CHPSELÇUK
  Taraf Olmalıyız. ( yeni )
 

Ahmet Çipli
Farkında mısınız?.. Bilmem.

Yaşam hızla bizim olmaktan çıkıyor.

Yaşamın dizginleri avuçlarımızın içinden kayıp gidiyor.

“Gerçek” gittikçe acılaşıyor, ağırlaşıyor.

İçinde bulunduğumuz yıllar tüm dünyada ve ülkemizde Demokrasinin ve Demokrat olmanın gereklerinin tartışıldığı yıllar olacağa benziyor.

Muhafazakârından, Liberaline, İslamcısından, farklı farklı din mensuplarına, Ataistine, Sosyal Demokratından, Komünistine ve de en radikaline çeşitli çizgi ve anlayışların kendi içersinde yavaş yavaş demokrasiyi tartıştığını, toplumların en geniş demokrasiden yana tavır koyduğunu mutlulukla izliyorum.

“Demokrasi benim için gerekli, başkaları için olmasa da olur” mantığı yaşamın gerçekleri karşısında savunulabilinir ve uygulanabilinir olmaktan çıkıyor.

Dünya insanı “Herkes için Demokrasi. Herkesin yaşam hakkına saygı ve karşılıklı hoşgörü” ana teması etrafında birleşiyor.

Birleşilen bu nokta barışa, dostluğa ve sevgiye daha fazla hizmet ediyor.

Günümüz dünyasında insanlar başkalarına karşı daha hoş görülü, daha sevecen, daha paylaşımcı, daha eşitlikçi olmak zorunda.

Karşıtların birlikteliği yaşam içerisindeki güçlükleri daha bir kolay yenmeyi sağlıyor.

Doğrular etrafında birleşmek, ortak noktaları ön plana çıkarmak, “ayrı düşünürüz ancak, bir arada yaşayabiliriz”
 diyebilmek erdemlilikten başka ne olabilir ki?

Doğru, güzel ve iyiden yana taraf olanlarla birlikte taraf olabilmek ne hoş değimli?..

Genel doğrular etrafında toplanarak, ayrılışları medenice tartışabilmek daha insanca değil mi?..

Bu anlayış daha bir güçlü kılmaz mı tüm toplumları?..

Sadece kendimize karşı değil, başkalarına karşı da tahammüllü olmak zorundayız. 

Bir şey eğer gerçekten doğruysa, iyiyse, güzelse, insana hizmet ediyorsa bunun yanında taraf olmaktan şu veya bu nedenle kendimizi alıkoymamalıyız. 

Taraf olabilmeyi bilmeliyiz.

Hiçbir şey olmamaktansa, taraf olmak, tarafı olduğumuz düşünce ve anlayışı yiğitçe savunmak insan onuruna daha yakışan değimli?..

İnsan onuruna yaraşır her şeyin tarafı olmalıyız.

Güzellikler kim veya kimler tarafından savunuluyor ve de uygulanıyorsa onun ve onların yanında olunmalıdır.

İnsana yaraşır olanı benimseyenleri, savunanları ve yaşamında uygulayanları asla yalnız bırakmamalı, onlarla birlikte olmayı ilke edinmeliyiz.

Yaşam hepimize bir sorumluluk yüklüyor.

Yalnızca en yakınımızdakinden sorumlu değiliz. 

Olumsuzlukların, acıların, ağrıların, el yetiremeyişlerin, dil yetiremeyişlerin biriktirdiği bir coğrafyayı, gülüşlerin, iyiliklerin, güzelliklerin, karın tokluğunun, dil tokluğunun, el açıklığının, gönül açıklığının bolca olduğu bir coğrafyaya döndürmek için her yerde, herkesle birlikte olabilmeliyiz.

Ülkemiz insanının kendi yaşamı üzerine çözüm üretme ve uygulama; sosyal, politik ve yönetim süreçlerine katılma konularında yolların gittikçe tıkandığını hepimiz mutlaka gözlemliyoruz.

Bireyin savruluşu, yoksunlaşması, parçalanması toplumsal dokumuzu da parçalıyor.

Bunu çoğumuz görüyor ve içimizde duyuyoruz.

Bozulmanın, yozlaşmanın daha da baş edilemez bir duruma gelmemesi için;

İnsanı yüceltmenin, insanlık değerlerini savunmanın kaçınılmaz olduğuna inanıyorum. Toplumumuzdaki geleneksel yardımlaşma ve dayanışma duygularının bayrağını yükseltmeliyiz.

Herkesin yanında bir başkası için bir dostluk yer mutlaka vardır. Günümüzle ve gelecekle dost olmak, dost kalmak ve öyle anılmayı yürek yakan bir arzuyla istemeliyiz.

Biliyorum sen de, sen de, sen de istiyorsun.

Siz de, siz de İSTİYORSUNUZ, biliyorum. 

ÖYLEYSE NE DURUYORSUNUZ? ELİNİZİN DEĞDİĞİ İLK KAPIYI ÇALIN.

UZUN ZAMANDIR ARAMAK İSTEYİP DE BİR TÜRLÜ ARAYAMADIĞINIZ ESKİ BİR DOSTUNUZU,

HATTA HİÇ TANIMASANIZ DA HER HANGİ BİR İNSANI LÜTFEN ARAYIN.

BAKIN NASILDA KEYİF ALACAKSINIZ…

Bakın daha birkaç gün önce yürek yüreğe vererek yurdumuzun dört bir köşesinde sevgiyle andığımız Demokrasi Şehidimiz Uğur Mumcu, çok uzun yıllar önce 1974 yılında Yeni Ortam Gazetesinde yazdığı bir makalesinde bizlere neleri söylemiş.

Bizlere sorumluluklarımızı nasılda hatırlatmış:

SORUMLU OLMAK ( Uğur MUMCU- 9.12.1974) 

Demokratik toplumlarda bir kişiye yapılan haksızlık bütün topluma karşı yapılmış sayılır. Bu bilinç yerleşmedikçe haksızlıkların adaletsizliklerin önüne geçmeye olanak bulunamaz. 

- Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.. felsefesi toplumun bütün bireylerini sarar ve bir çok insan:

- Adam sen de.. bencilliği ve bireyciliğiyle yetişir. Herkes kendi küçük dünyasının kabuklarında, sessiz sedasız yaşamayı hüner sayar.

- Sen mi kurtaracaksın?.. gibi sorularla kavgadan gürültüden uzak tutulmak, günlük yaşamın mutluluk zırhlarıyla sarılıp sarmalanmak hiçbir yasanın suç saymadığı ve birçok insanın da küçük görmediği bir yaşam biçimi olarak belirir. 

- Beni düşünmüyorsan çocuklarını da mı düşünmüyorsun? gibi duygusal tepkilerin gözdağlarıyla sıkıştırılmış sorumluluk duygularının sınırladığı insanlar, yaşamlarında bir başka mutsuzluğun gölgeleri ile boğuşup dururlar öylece.

Düşündüklerini bir kez bile yüksek sesle söyleyememiş, öfkesini karşısındakinin yüzüne bir kez bile söylememiş, öfkesini karşısındakinin yüzüne bir kez bile haykırmamış bir insanın bilinç ve duygu dünyasında doğan girdaplar belki de sabah akşam boğmuştur bu kişiliğini.

Kendi kişiliğinin katili olmak da güç iştir basbayağı.

Susmak.. Susmak, hep susmak. Konuşmamak, konuşmamak. Üstlenilen görev budur bütün yaşam boyunca. İnsanları saran küçük çemberler büyüye büyüye demokrasinin boynuna bir halka gibi geçer. Suskunluk kural, konuşmak ve eleştirmek de kural dışı olur bir süre sonra.

Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa her yeni haksızlık bir “kader” gibi benimsenir bütün toplumda. 

Oysa ne yoksulluk ne de haksızlık “kader” değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp toplumun önünde haykırmak gerekiyor. 

Toplumdaki her insandan beklenen bu da değildir aslında bakarsınız. Herkes, kendi görevinin sınırları içinde dirençli olabilse bir ölçüde kolaylaşır işler.

Yargıçsınız: Önünüzdeki sanığın suçsuz olduğunu biliyorsunuz. Fakat emir almışsınız. Mahkum ederseniz bile bile.

Doktorsunuz: Önünüze işkence evlerinden getirilen bir hasta çıkardılar. Verilen emirlere uyar sahte raporlar düzenlersiniz. 

Memursunuz, amirsiniz: Bir altınızdaki memurun sicilini bozmak için verilen emirleri körü körüne yerine getirirsiniz. Belki sivilsiniz. Terfi bekliyorsunuzdur. Belki de albaysınız, generallik sırasındasınız. Hemen bozarsınız sicilleri. Başkalarının mutsuzluğu üzerine kendi mutluluğunuzu kurmak istersiniz.

Kimler gelir, kimler geçer böylece…

Aynı çarklar insanı öğütür. Dönme dolap gibidir yaşam: Bakarsınız yüksektesiniz, bir bakarsınız inmişsinizdir o yüksek yerlerden. Geriye sadece insanın kişiliği ve onuru kalmıştır. 

Ben onuru daha yükseklere sıçrayabilmek için bir “pey akçesi” olarak sürenler eninde sonunda bir insanlık yıkıntısı, bir “enkaz” olarak kalırlar belleklerde.

Yirminci yüzyılda uygarca direnişin adıdır
“medeni cesaret.”

Bu konuda çok zengin değil toplumumuz. Bir kaplumbağa gibi yaşamayı, bir sürüngen gibi beslenmeyi, bir yılan gibi beslenmeyi, bir “yılan” gibi yükseklere tırmanmayı hüner saymışız yıllarca.

Sorumluluk pınarlarından, bilinç çeşmelerinden gürül gürül akan kişilikleri, köhneleşmiş yasaların kıskacı altında yaşatmayı tek çıkar yol bilmişiz yıllarca.

Karanlıklarla beslenen korkuları, bir tel örgü, bir dikenli tel gibi sarmışız dört bir yanımıza. Yüreksizliğin özrünü bir parça da kendi küçücük dünyalarımızın mutluluğuna sığınarak gidermek istemişiz. 

Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız. Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci, özgürlüğün de, demokrasinin de tek güvencesidir. Bu güvence sağlanmadıkça, demokrasinin temeline bir tek taş bile konmuş olamaz. 

Unutmayalım ki “cesur bir kez, korkak bin kez ölür.” Önemli olan, insanın böyle bir toplumda bir “mezar taşı” gibi suskunluk simgesi olmamasıdır. (Yeniortam, 9.12.1974)

 
  CHP SELÇUK  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol